İçeriğe geç

Kitabın adı ve kapağı dikkat çekici

Temmuz 31, 2023

Pakistanlı yazar Mohsen Hamid’in ‘Gönülsüz Köktendinci’ adlı kitabı için diyorum. Kitabın adı ve kapağı beklentiyi pek karşılamıyor. Ama kitabı, beğendim. Böyle diyeyim de, kitabı beğenmediğim düşünülmesin.

Köktendincilik, bir dini radikal bir şekilde, yani körü körüne benimseyen, savunan, kendinden olmayana dayatan, değişikliğe saygısı ve tahammülü olmayan insanlara köktendinci denir.

Köktendinciliğin tanımına bakarak, kitapta köktendinci bir kahraman göremedim ben. Evet, kitabın kahramanında gönülsüzlük ve huzursuzluk var ama, durumunu köktenci diye tanımlayamam ben. Eğer, kitap kahramanı köktendinci olarak tanımlanabilirse, Müslümanların yüzde doksanına köktendinci denilebilir. Dünya insanlarının en az yüzde altmışını da dinleri çerçevesinde birer köktendinci sayabiliriz. Tabii, buradaki ölçütüm kitabın kahramanıdır.

Kitabın kapağı, kitabın bir çizgi roman olduğunu hissettiriyor. Ama öyle değil! Metinlerden oluşan klasik bir kitap. Kapaktaki resimde, ağzı poşulu, başında kapüşon olan militan bir genç var. Ama harika bir ironi var kapak resminde. Ağzında poşu olan gencin poşusu, ABD bayrağı. İroni şurada. İslâm dünyasındaki çoğu köktendinci örgütün maddi destekçisi ABD’dir çünkü.

*

Kitabın kahramanı Cengiz adında bir genç. Pakistan’da doğmuş, çocukluğu ve gençliği Pakistan’da geçmiş birisi. Ailesi kısmen seçkin, kültürlü ve klâsik bir aile. Üniversite okumak için ABD’ye gider Cengiz. Princeton Üniversitesi’ni bitirir ve iyi bir maaşla işe girer orada. Bir kıza âşık olur. Derken, 11 Eylül saldırısı olur. Bütün Müslümanları potansiyel şüpheli sayan ABD’nin tavrı, ülkesi Pakistan’ın Hindistan’la yaşadığı gerilimler, Cengiz’i ruhen boğar…

*

‘Gönülsüz Köktendinci,’

Pegasus Yayınları’ndan çıkıyor. Çevirmen, Figen Yanık. Türü, roman. Sayfa sayısı, 199.

*

Kitabın arka kapak yazını bulamadım, onun yerine Elif Şafak’ın kitap henüz dilimize çevrilmeden önce yazdığı yazıyı alıntılıyorum:

“Doğu da Batı da, bir düzlemden bakınca, hayalî kurgulardır, kallavi genellemeler. Zihnimizde olup biten, zihnimizle sınırlanan iki yapı.
Sorsan tam olarak nerede başlar Batı, nerede sona erer Doğu, kimse sabit ve somut bir harita veremez. Yüzyıllar içinde ne çok değişmiştir aslında algılar. İç içe geçmiştir aslında ben ile Öteki. Batının içindeki Doğu, Doğunun kalbinde atan Batı… Bilhassa Türkiye gibi her ikisini de bünyesinde barındıran bir coğrafyadan bakınca bu meselelere. Ama gene de nedense ısrarla mekanik biçimde kullanırız bu kategorik ayrımları. Hayal de olsa kurgu da, son tahlilde hayallere inanmadığımızı kim söyleyebilir? Tam tersine olgulardan ziyade hayallere kapılmaya, inanmaya, hatta bağımlı olmaya meyyal değil miyiz?
Mohsin Hamidin kaleminden Gönülsüz Köktendinci piyasaya çıktığı ilk günden itibaren epey ses getirdi, yankı uyandırdı dünya basınında. İstemeye istemeye köktendinci olan bir genç adamın hikâyesi. İstemeye istemeye ne demek? Köktendinci ne demek? Bu kavramları da açmayı ihmal etmiyor yazar. Kahramanı Cengiz, Amerikaya okumaya giden yetenekli, zeki, pırıl pırıl Pakistanlı bir genç. Princeton Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun olur. Sınıfının birincisi, okulun en iyisidir. Toplumdaki seçkinler arasına katılır. Tüm dünyadan kendisi gibi yetenekli, gelecek vadeden gençler Amerikaya gelerek, Amerikan rüyasına bir an evvel dahil olabilmek için canla başla çalışırlar. O da hırslı, azimlidir. Ve çok çok az sayıda işletme mezununun girebileceği, hatta hayal edebileceği prestijli bir Amerikan firmasında muhteşem bir iş edinir. Artık senede seksen bin dolar kazanmakta, business class uçmakta, son derece şık giyinmektedir. Bundan sonra tek yapması gereken, kendini kapitalizmin ritmine uydurmak, devamlı çalışmak, paralanmak ve yükselmektir. Bir Amerikalı genç kadına âşık olması onun Amerikanlaşmasını önce kolaylaştırır, ancak hikâye ilerledikçe beklenmedik biçimde zorlaştırır.
Mohsin Hamid bu seçilmiş, sürüden ayrılmış, fazlasıyla Amerikanlaşmış Pakistanlı gencin nasıl olup da 11 Eylül sonrası kendi içinde derin bir kimlik bölünmesi yaşadığını, etrafındaki herkesten ve her şeyden soğuduğunu, tepkisel ve kindar olduğunu ve son tahlilde Amerikayı terk edip Pakistana dönmeyi seçtiğini anlatıyor kitabında. Hem de alabildiğine çıplak bir dil ve sert bir üslupla. İşin çarpıcı yanı, anlatılan hikâye ile yazarın kendi yaşam öyküsü arasındaki paralellikler. Mohsin Hamid de Princeton mezunu. O da Amerika’da okumaya ve çalışmaya hak kazanan parlak Üçüncü Dünyalılardan biri iken, 11 Eylülden sonra ülkeyi terk ediyor. Ancak bir fark var: Yazar, kahramanı Cengiz gibi Pakistana dönmek yerine Londraya yerleşmeyi seçiyor.Batı ile Doğu arasındaki hayalî ve hakiki gerilim ve uyumları, bu ikisinin arasında mekik dokuyan bireyin trajedisini anlatmak nicedir edebiyatçıları heyecanlandıran bir proje. Ancak bu çetrefil konuyu çok az romancı Pakistan asıllı Mohsin Hamid gibi sakınmadan, dosdoğru yapabilirdi herhalde. Bu kitabı okumak lazım. Tartışmak lazım. Eleştirmek ve anlamak lazım ki Batı ile Doğu arasındaki hayalî sınırları samimiyetle sorgulayabilelim. Eğer arada birikmiş tepkilerin, kırgınlıkların ve kızgınlıkların azalmasını istiyorsak, eğer gönüllü ya da gönülsüz Batı karşıtı ya da İslam karşıtı katı tepkiseller yetişsin istemiyorsak, eğer bu sağırlığın yerini hakiki bir kültürel olgunluk ve medeniyetler arası diyalog alsın istiyorsak, işe evvela araftaki bireyin hayal kırıklıklarını anlamaktan başlamak lazım.”

-Mustafa Yıldırım – 05.04.2023

From → Uncategorized

Yorum Yapın

Yorum bırakın